bir istanbul polisiyesi: ahmet ş

92 de öldüm ben, siz reenkarnasyona inanmıyosunuz muhtemelen ama kediyim ben, sene 2009.
88 de polis akademisinden mezun olmuştum, o günden beri silahımı kemerimin arkasına iliştirirdim, 92  kasım 21 de, doğumgünümde parti hazırlamışlardı bana, sünger gibi içerdim o zamanlar, şimdi bi white russian içebiliyorum, kedi olduğumdan mütevellit sütü seviyorum. Neyse çok içmiştim yine, ertesi sabah işe giderken pantolonum sıkmıştı biraz, silahımı bu seferlik omuz askıma koyayım dedim, onu da polis amcam Halim hediye etmişti mezuniyetimde, timsah derisi demişti, bence eşek kıçından yapılmaydı, kullanmak o güne nasipmiş.
Çalıştığım büro Beykozdaydı, ben ise Yenikapıda oturuyodum, o zamanlar Nataşalar çoktu orda, anlarsınız ya, tek isteğim Aksaray karakoluna atanmaktı. Yusufpaşadan otobüsle Eminönüne geçtim her zamanki gibi, ordan vapurla Haydarpaşaya, Amerikaya mastera gitmiş devreme aldırttığım walkmanimde Bon Jovi’nin Blaze of Glory albümü, Beykoz’a geçmek için otobüse binecektim ki takip ettiğimiz Kuşkonmaz çetesinin lideri Sadık’ı gördüm, Cepkaçıran Sadık, yanına yaklaşıp ihtarımı yaptım, kaçmaya başladı, kovalamaca Fethi Paşa Korusuna kadar sürdü, bi çıkmaz sokakta sıkıştırmıştım haydutu, ikimiz de götümüzden soluyoduk.
“ne kaçıyon lan ibne, her türlü yakalıycaktık zati sizi!” dedim, hala nefesim düzelmemişti.
Karşılık vermedi, elini beline götürdü, aha dedim, nah vurursun beni, smith wesson model 10 un ustası bendim sonuçta, hemen elimi arkaya attım, oha! silahım yoktu, galiba, düşürdüm dedim koşarken, o ara kocaman bi bıçak çıkardı, üstüme koşmaya başladı, lanet olsun ki yakın savunma dersinden hep kalmıştım, bıçağı kalbimin altına sapladı, elimi yaraya atınca askıyı fark ettim, sanırım kaderin bana oynadığı son cilve oydu, doğumgünümde bana o kadar içiren arkadaşlarımın taksirle adam öldürmekten yargılanmasını istedim, gömleğimin yakasından sallanan kulaklıklardan “never say die” ın bateri sesleri geliyodu, ulan dedim pil bitmesin diye kalemle kaset sarıyorum, koşarken açık unutmuşum walkmani, hayatın da ironisine saydırdım son şarkımdan ötürü.

Amerikalıların uzaya çıka çıka ozon tabakasını deldiği bi dünyada yaşamak o kadar da iyi değildi zati, ambulansta öldüm, o zamanlar ambulanslar 5 dakikaya geliyolardı. 3 sene sonra da kedi olarak doğdum, Beykoz’daki bi yalının hanımefendisiydi annem, babam ise Kuşkonmaz çetesinin serseri Red Cliff i.
 

4 yorum:

  1. bu kedi takıntından kurtulmalısın, üzerinde çok garip duruyor.

    YanıtlaSil
  2. Ben de patrik kediyim. Ve bu kadar akılsız olduğun için seni kedilikten çevik kuvvete atıyorum. orda çay iç panzer sür akılsız seni

    YanıtlaSil
  3. yazı da ki inanılmaz mantık hatası o yıllarda emniyet master için adam göndermiyodu amerikaya. bu aradan hasbi aynştaynın kayıp oğlu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaşanmış ya da yaşanması mümkün demiştim zaten de ne bileyim kim kime dum duma yolluyolar.

      Sil

buraya bakarlar