bakın altı aydır çalışıyorum, dünya yaşanacak bir yer değil diyemem güzel yerler bol, oradaki dayılar gel bir de bize sor diyebilir ama bol. yirmiüç yaşındaki birine fazla gelecek pislik gördüm, görmediğimi de duydum, ekmek aldığınız fırıncı bile bir sürü halt yiyebiliyor. ağlayan kadınlar çok, yalandan ağlayanlar çok. kim yalan söylüyor anlar oldum, insan sarrafı gibi ama tam değil. sonra yirmi yaşında bir çocuk kucağımda öldü, ben o zaman yirmiiki yaşındaydım, can vermek hakikaten kolay şey değilmiş. kendi canını almak isteyen insanlar da çok, kardeşi istediği kanalı açmadı diye onbeş minoset içeni de gördüm, arabası çalışmadı diye alkol komasına gireni de. komaya girmeden önce de şahine tekme atmış, sağlam araba ayağında kırık var. aç kalınca ahlak, din, hukuk, toplum ne varsa hiç biri kalmıyor, öncelik doymak. maslow'u sikeyim o aç kalmış insanlardan pek haberdar değildir. hırsızı aklamıyorum, ipne de bol. her şey bol. kaygı var dert de, uyku pek yok, uyumuyorum. elli yaşında adam gecenin bir yarısı rahatsızlandım diye arıyor, yine uyumuyorum. aklıma bir şey geliyor bu sefer kırkbeş yaşındaki adamı ben arıyorum sabaha karşı, o zaten uyumuyor. yaşlardan bayağı bahsettim; yirmiüçe kadar güzel geçmedi, yediden öncesi harbiden güzeldi, sanırım ne kadar yaşarsam ömrümün kalanı yediye kadar olanın bedeli olarak geçecek.