bir gün bir gün bir çocuk

cumartesi günü 7 trenine yer bulamadım diye 6 treninden bilet almıştım, eskişehir-ankara arası hızlı tren. yerime baktığımda iki dede oturuyordu, benim yerim cam kenarında oturanın üstüne pet bardakta ne varsa ondan dökülmüştü ve fındık yiyorlardı. koridor tarafındakinin doğum gününü kutluyormuşlar, 5 dakika müsade edeymişim. arkadaki boş yere oturdum bir de önünü silmesi için selpak uzattım, "oo zamanımızda da nazşik beyefendiler yetişiyor." dedi, teşekkür etti, rica ettim. oturduğum yere bi kız gelince kalktım, beni fark ettiklerinde ıslak üstlü olan "benim hanımın yanına oturur musun? korkma bir şey yapmaz" dedi, yol arkadaşım teyze de "ilahi bey, zar zor nefes alıyorum, napayım ben çocuğuma" diye serzenişte bulundu, teyze nefes alsa naneyi yemiştim sanırım.

bu yaşlılar 10 kişi falandı, tur rehberleri olduğunu fark ettiğim kız tren 15 dk rötarlı hareket ettikten sonra hepsine memnuniyet anketi doldurttu, amcalar pek şendi, bir daha o kız olmadan tura katılmayacaklarını söylediler.

sürekli muhabbet ettiler, teyze hep uyudu, tren polatlıya kadar 110 km/s hızı hiç geçmedi teknik bir arızadan dolayı mazur göreymişiz. bu sırada sağ çaprazda, biraz ilerde oturan bi çocuğun yüzüğünden ve botlarından polis, çevik kuvvet polisi olduğunu anladım, epey tutuşmuştu, tahmin ettiğim gibi il dışına çıkması yasak olduğundan ve yine tahmin ettiğim gibi 6 treniyle yola çıkarsa görevine yetişebileceğini düşünmüş. amcalardan biri "benim adımı ver, sana kefil olurum, tren geç kaldı derim." diye seslendi çocuğa, o da "amca sen bile kurtaramazsın beni." ile tersledi acık. o adam japonya'da büyükelçilikte çalışmış, mevkisini bilmiyorum, yanındaki ıslak üstlü valilik yapmış ve demirel zamanında çankaya'da bi şeymiş, o da geç kalırsam beni kurtaracaktı.

polatlı'ya geldik ve tren durdu, eskişehir yönüne doğru 290 km/s hızla gitmeye başladı, ben de tutuştum, polis çocuk kırmızı oldu. daha sonra bir kaç kere daha durdu ve aynı hızla devam etti, biz geri gidiyoruz sanıyoduk fakat kızlar gelip ankara'ya gittiğimizi anlattılar, amcalardan biri "ben ilkokul mezunuyum ama az çok fizik biliyorum, önüme doğru ankara iken şimdi nasıl arkam ankara, açıklasana, bunu gazeteye yazıcam." deyip bağırdı, sonra hepsi gülmeye başladı.

makaslarda durmuş tren, çok geniş döndüğü için anlamamışız, sincan'dan sonra vali bey isimli ihtiyar tüm vagona leblebi dağıttı, yanımdaki teyze çantasına su döktü ve yaklaşık 40-50 senelik bir çanta olduğunu öğrendim onun, saat 09.00 pm olduğunda ankara'ya varmıştım. tandoğan çarşısı diye bi yer varmış, ilk defa geçtim ordan da. ulus metrosuna yürümek hamallıkmış.

unutmuşum, vali beyin trende bir koruması vardı ve onları garda korumalar ve bir araç bekliyordu.