prestige içmeyin

en son altı aydır çalışıyorum diye yazmışım. şu an üzerine bir sene daha koydum. kendi hayatım oldu, bundan önceki dokuz yılda tanıdığımdan fazla insan tanıdım, ismini bildiğim ancak oturup bir çay bile içmediklerimi tanımıştan saymıyorum. bir kere taşındım, çalışmaya başladığım yerden altmış km uzağa gittim, dört aydır yeni yerimdeyim. hala aranıyorum, kuş var gel diyorlar, a ha diyorum ben kendimi sevdirmişim. başkası arıyor, gel ne zamandır saç sakal yapmıyoruz, söz bu sefer kazıklamayacağım. onun aldığının iki katını iteliyorlar artık, o bilmiyor, cila yapıyormuş ipne, üç tel saçım var yapacağı cilanın mk. insanlar hala ölüyor. bazıları kaçıyor, bildiğin tası tarağı toplayıp kaçıyorlar, o arada ölüyorlar. kitap okumuyorum, eskiden burada okuduğum kitaplardan beğendiklerimi yazardım, şimdi kitap alıyorum ama okumuyorum. inşallah beş ay önce başladığımı bugünlerde bitireceğim. film de izlemiyorum, bilen bilir ilk zamanlar burayı film tanıtmak için kullanıyordum. requiem for a dream falan. hande yener'in şahane şarkıları varmış, boşuna kötülemişiz
, güllü'yü zaten severdim. judas priest açsanız hell ridera yarım dakika dayanabilirim. beatlesın bir şarkılık hatrı kaldı. evet eskiden şahane sololar atan harika adamlar biliyordum. artık yormayan şeyler arıyorum. sadece şarkıda değil, yorulmaktan bıktım, kırk saat uyumamanın sonunda aynaya bakınca lan bu halde yatağa girsem yatağa ayıp demekten bıktım. ne boka yarıyorum bilmiyorum. şahane insanlar, şahane hayatlar var. çok nadir kenarından geçiyorum. ağlak bir şair cümlesi gibi olmadı umarım. bagajımda oltam, katlanan sandalyem, bir cezve ve kamp tüpü var. alıp başımı gidemiyorum ama orada olmaları iyi geliyor. toplasan üç kere kullandım. bir rapala alalım da lüfere atarız, ha? 

bakın altı aydır çalışıyorum, dünya yaşanacak bir yer değil diyemem güzel yerler bol, oradaki dayılar gel bir de bize sor diyebilir ama bol. yirmiüç yaşındaki birine fazla gelecek pislik gördüm, görmediğimi de duydum, ekmek aldığınız fırıncı bile bir sürü halt yiyebiliyor. ağlayan kadınlar çok, yalandan ağlayanlar çok. kim yalan söylüyor anlar oldum, insan sarrafı gibi ama tam değil. sonra yirmi yaşında bir çocuk kucağımda öldü, ben o zaman yirmiiki yaşındaydım, can vermek hakikaten kolay şey değilmiş. kendi canını almak isteyen insanlar da çok, kardeşi istediği kanalı açmadı diye onbeş minoset içeni de gördüm, arabası çalışmadı diye alkol komasına gireni de. komaya girmeden önce de şahine tekme atmış, sağlam araba ayağında kırık var. aç kalınca ahlak, din, hukuk, toplum ne varsa hiç biri kalmıyor, öncelik doymak. maslow'u sikeyim o aç kalmış insanlardan pek haberdar değildir. hırsızı aklamıyorum, ipne de bol. her şey bol. kaygı var dert de, uyku pek yok, uyumuyorum. elli yaşında adam gecenin bir yarısı rahatsızlandım diye arıyor, yine uyumuyorum. aklıma bir şey geliyor bu sefer kırkbeş yaşındaki adamı ben arıyorum sabaha karşı, o zaten uyumuyor. yaşlardan bayağı bahsettim; yirmiüçe kadar güzel geçmedi, yediden öncesi harbiden güzeldi, sanırım ne kadar yaşarsam ömrümün kalanı yediye kadar olanın bedeli olarak geçecek.