çevremiz eskisi gibi kalsın istiyoruz, en azından ben istiyorum ya da öyle geliyor. yeni otobüslerden memnun değilim mesela, biga - karabiga arası mavi 302 ler kalksın yine istiyorum, sıcakta deri koltuklarında oturunca kıçımızın terden izi çıksın.
sonra çay bahçeleri faal olsun hala, garip ahşap masa sandalye atıp menüdekilere iki - üç garip sos eklemekle, garsonlara efendim dedirtmekle modern olduğunu sanan kafeler olmasın, olsalar da onlara talep olmasın istiyorum. böyle istemekle birlikte halihazırda çalışan çay bahçelerine gitmiyorum, gitsem de diğer müşterilerden rahatsız oluyorum, hadi müşteriler normal olsa da çalışanlardan az daha kibarlık bekliyorum. ne emmeye geliyorum ben, ne gömmeye.
eski yaz akşamlarını özlüyorum. enerjiyi hissetmekten bahsederler ya, enerjiyi hissetiğimiz yaz akşamlarını. Kordon'dan Kadınlar Hamamı'na kadar yürüdüğümüz, tadım çekirdek yerine külahta çekirdek aldığımız yaz akşamlarını. o zaman balıkçı limanında kadınlar da otururdu, kumsalın orada sadece kafayı çekenler olmazdı. kafayı çekenlerden rahatsız değilim tabi ki.
apartmanları da modernleştirdiler ya ona yanarım, krem kahve tonları ve demir parmaklıklar, silindir demir parmaklıklar modern apartman ölçütü oldu, yunus balıklı mozaik bana onlardan daha şık geliyor.
başkasının böyle bir yazısını okusam çok romantik davranıyo derim, belki değişimden korkuyo derim ama bende öyle değil durum. (aslında değişenin ben olduğumdan korkuyorum klişesi yapıcam.) aslında değişenin ben olduğundan korkuyorum, somurtkan bir ihtiyar olacağımdan şüphem yok. hep bilgisayarlar çıktı insanlar sokaklardan çekildi, oysa hayat sokakta de mi rıza abi?
Havuzbaşının gülleri. Geç kaldın peheeeyyy!
YanıtlaSilyalnız değilsin. hepimiz biraz böyleyiz aslında...
YanıtlaSil