bu sabah yağmur var

çok fazla yağmur yağıyodu, sonra doluya çevirdi. sağanağı kullanmadım çünkü orada alengirli bi durum vardı, tam bilmiyorum, marjinal edebiyatçı yavşakların çıkardığı bi şey, galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır diyorum da kimse dinlemiyor beni. sağanak işte, sağanak yağmur doluya çevirdi. ben balkona atladım hemen, çayım vardı, ah bi de sigaram olsa dedim, sigara fena bi şey, içmeyeli iki sene bile olsa aklında, boş kalınca ilk o geliyo aklına, sevgilin olsa o kadar düşünmezsin, öyle bi şey, içmeyin sakın.

ah dedim, yağmur ve dolu, bunlar da hareket var, bana yaşadığımı hatırlatıyor. hem hala soba yakılan yerlerde yağmurun kokusu diğer yerlere göre daha güzel, neticede hala soba yakılan yerde toprak olması da kaçınılmaz, burada çok toprak var, bahçeler falan. denizli yerin yağmuru zati başka.

baktım annem de benim olduğum balkonun o tarafa gelmiş, camdan dışarıya bakıyo, ağzı kıpır kıpır. denizci karısı sonuçta, kendimi bildim bileli böyle; ilk damlada, ilk gök gürültüsünde başlar bi şeyler okumaya. bunları yazsam mı diye düşünüyodum, sonra vazgeçtim, yağmurun yaşamı hatırlatması falan, bunlar bana göre ziyadesiyle romantikti. içeri girince annem "üç kulu bi elham okudun mu?" diye sordu, okumadığımı söyledim, "okusana Deniz ile Beyza'ya" dedi, onlar da kardeşimin sevgilisinin aldığı ve daha ilk günlerinde ölen balıklar, hala balkonda defnedilmeyi bekliyolar, ben de babam için sordu sanmıştım, yine de okumadım, balıklar da denizciler de genellikle başının çaresine bakabiliyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

buraya bakarlar