kutluyev'in gözleri

ballı tarçınlı sütü ılıktan ziyade soğuktu ama ağır sobranie sigarasını ya birayla içebilirdi ya sütle ve şu an görevde olduğundan kurallara uymak zorundaydı, sütü mecburen tercih etti. hayır, polis değildi, bir apartman görevlisi. sıla özlemi depreşti, her nefesinde Türkmenistan kokusu alıyordu, tarçını fazla kaçırdığına kızdı, onların yaylaları kekik kokardı, tarçın değil. 


23. dairenin ışığı yandı, muhtemelen sigara isteyecekti, belki 3-4 şişe de mariachi. garip bir adamdı yavuz bey; tek başına yaşamasına rağmen en fazla mutfak alışverişi yapan oydu, belki yemek yapmayı zevk haline getirmiş bekarlardandı. yanılmamıştı, bir paket camel box, 3 şişe de mariachi. demek ki evde çerezi vardı, çerez olmadan içemeyeceğini öğrenmelik bir zamandır apartmandaydı zati, ne eksik, ne fazla.


döndüğünde kapıyı aralık buldu, yine de geldiğini belli etmek için iki kısa aralıkla kapıya vurdu, "gel kutluyev, gel." diye içeri davet etti yavuz bey onu, galiba yayıldığı üçlü kanepesinden kalkmaya tenezzül etmemişti, kutluyev içeri girdi, bir de ne görse beğenirsiniz? yavuz bey'in gözlerinden oluk oluk kan akıyordu ama kendisinde tek bir acı ifadesi yoktu, mariachilerden birini kapmasıyla kapağını çevirip kafaya dikmesi bir oldu, sonra her dört kelimeye bir fındık, her yedi kelimeye bir kuru üzüm düşecek şekilde hikayesini anlatmaya başladı;


"ben hindistanda bir demir fabrikasında çalışıyordum, yanımızda da dev bir boya fabrikası vardı. yine bir gece james ile vardiyadaydık, bizim insan gücünü bol bulan hintliler demirleri kafalarıyla dövüp kızgın lav haline geldiğinde demiri avuçlarıyla kalıplara döküyorlardı, eve eski bir kılıç fabrikasıydı bizim demir fabrikası aslında. o gece boya fabrikası tüm kapasite mavi boya üretiyordu, 19 marttaki ulusal kutsallık bayramına yetiştirmek üzere, mintanlar falan maviye boyanıcaktı. sonra patlama sesi duyduk, yere çöktükten sonra gözlerimizi açtığımızda tüm elemanların mavi olduğunu farkettik, o gün fabrikadakilerin canını bağışladığı için tanrıya kurban kestiler, kurban kanını işçilerin alınlarına sürdüler, ben öyle şeye gelemem dedim, reddettim. tüm çalışanlar alnına sürülen kandan sonra pir-u pak oluverdiler ama ben mavi kaldım, kanı alnıma sürmek yerine nehre girmeyi tercih ettim ve gözüme yakılan bir cesedin külleri kaçtı, o gün bugündür her gece gözlerim kanar, mariachi içmeden de geçmez."


kutluyev hikayeyi çok saçma bulup yavuz bey'in batıl inançlarına güldü, ne de olsa sosyalist düzende büyümüştü, yine de velinimetine başka bir isteği olup olmadığını sordu, hayır yanıtını alınca evden çıktı, asansöre binip aynaya baktığında tek gördüğü kırmızılıktı.

9 yorum:

  1. ama ben akşam yorum yapmıştım buna gelmedi mi? :( o zaman anonim olurum bende :P
    güzeldi yazın. takipteyim :)

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler anonim, bi şey gelmedi bundan başka.

    YanıtlaSil
  3. akşam yaklaşık olarak şöyle demiştim; enteresan olmuş gerçekten... yüreğine sağlık... devamını, başka farklı hikayelerini de istiyorum, bekliyorum vs vs :)))
    iyi geceler...

    YanıtlaSil
  4. ilk defa yüreğime sağlık istendi, artık ölebilirim. yazıyorum işte acık aklıma saçmalıklar geldikçe, iyi geceler.

    YanıtlaSil
  5. :]
    saçmalık mı yapmaaa! kime saçmalık gelen bir şey kimisi için de dünyanın en anlamlı şeyidir... tarzını seviyorum. tatlımsın :)

    YanıtlaSil
  6. saçmalıklar iyidir yalnız, anlamlı da olabilirler pekala.

    YanıtlaSil
  7. bu arada yanlış yazmışım sanırım heyecandan :S
    ***kimine saçmalık gelen...
    olacaktı.
    evet, pekala.
    :]

    YanıtlaSil
  8. Yahu mahu birtanem gözlerin çok ahu! Biri birdir bir birden bine birdenbire! Ben giderim yollar kalır bu yollar! Orası burası ne fark eder ötesi berisi bize sorulacak sonra ilerisi! Bir adam yazı yazmış okuyanlar çok azmış! İroniksiz platon(ik)ler bloglarda gezerler! GO HOME!!!

    YanıtlaSil
  9. birileri çok fena kıskanmış.

    YanıtlaSil

buraya bakarlar