boş

turuncu saçlı çilli kızlar çok güzelmiş ama ciltlerinin canlılığı gitmeye başladığı gibi tam aksi oluyormuşlar, pittsburgh bu sene çok iyimiş NHL'i uçuruyomuş, ordan çıkınca apikoğlu'na gideymişiz. sıkılıverdim, boş gezerim zati zamanım varsa, yine boştum. hadi hacılar eyvallah deyip kalktım, kahve içmek için bilindik yerlerden birine gidiyordum. kahve kutsayıcımı da aldım tabi öncesinde. böyle kalıplaşmış, aslında bi boka yaramayan zevklerim, zevk denir mi bilmiyorum ama, var hala. ritüellere iman. ha kahve kutsayıcı sigara. 

gittiğim yerde aslı da varmış, mecbur yanına oturdum. yalnız başıma takılmak istememe rağmen sırf yalnız kalacağıma kendimi şartladığımdan ve bunun gerçekleşmesini aslı'nın varlığı engellediğinden ona kızmıştım. hep okuduğum varoluşçu zırvaları yüzünden, istediysem o olacak, kötü de olsa istediğim olmalı, beynimi bulandırdı kierkegaard ve tayfası. 

aslı zamanı geriye alabilse çok güzel olacağından bahsetti, ama şimdiki aklıyla geriye alınacakmış. sanırım bi yirmiüç sene geriye alabilirse gerçekten mutlu olur. babası orta seviyeli bir devlet memuru ve kamu sektöründe olan herkesin bildiği maslow piramidiyle satmadığı caka kalmıyor, annesi ise onun turşusunu kurmak istiyor. hakkaten portakaldaki vitamine döndürmek lazım. tüm bunlara rağmen saçma konuşmasına da kızmıştım, ciddiliğim üzerimdeydi, zati beni baltalamıştı. "o dediğin ancak filmlerde olur cancağazım, sen çık şu saçma dünyadan önce bi" diye sert çıkıverdim, "siktir lan, saçma dünyandan çık diyon ama lafların bile filmlerden arak." deyip bozuverdi beni. benliğime yapılmış bi hakaret, köşeye sıkıştırılmışım. o zaman ortalığı yakmanın zamanı geldiğini anladım, cümbür cemaat yanıp hafifleyelim, üstü temizlenmeyen masaların çirkin görüntüsü de kayboluversin. hemen ardından çok üşendim, genellikle konuşmaya üşenirim. saçma zati konuşmak, bık bık bık, başka bi şey yok, kelimeler bile aynı. konuşmamak öyle değil, kafanda sürekli farklı şeyler var. üşendim işte. bi tatlı aldım, beraber yedik, akşam eve yemeğe çağırdı beni, babası giderken ordan alacakmış. geri çevirdim, tantana çekçek halim yoktu. 

cengiz amca geldi, ben de kalktım. "gideceğim yere kadar" götürdüler beni de, bi filme gitmek istiyodum ne zamandır, yarım saat sonraki seansa bilet aldım, filmin başlamasını beklerken bi sigara daha yaktım, film aralarında sigara içerim, başlar hakkında henüz bi batıl inancım yok. yakında bi çift vardı, oğlan seks için tüm entelektüel birikimini ortaya seriyodu, çiftleşme zamanı gelmiş tavus kuşundan farkı yoktu, çirkinliği dışında. kız çaresizce bi şeyler dedi, itiraz edip düşünmek istedikleri yerine hissettiklerini söylese kendine bok atmış olacağının farkındaydı. tüm bunlar yaşanırken bi kaç filozof mezarında ters döndü, nietzsche hariç.


2 yorum:

buraya bakarlar