bozcaada

biz büyüdük ve kirlendik dünyacılık yapmayacağım, Bozcaada güzel bir yer. ya da rahat olmak güzel, ben yılda beş gün falan başıma buyruk bir it gibi gezebiliyorum, bu sene bu günler Bozcaada'ya vurdu, dördü gitti biri kaldı, o da nasipse İstanbul'a.

viski kötüdür, votka güzel.

sıradaki Fatiha Enrico'dan gelsin bebeğim, http://fizy.com/#s/1gs9xd

bir Rus turistin de dediği gibi; "tatil uyumak, danz etmek, içmek ve denize girmektir."
ama ben dans etmeyi bilmem ki, olsun yine de çıkarım ortaya, kardeşim evleniyor ne de olsa.

dönülmez akşamların ufkunda olduğumdan kaybettiklerimi de gördüm, orası pek hoş olmadı. Burcu'yu gördüm, orası çok hoş oldu. pek toy olduğumdan aptala dönüyorum bu gibi durumlarda. Cafe at Lisa's gerçekten hoş bir mekan, olsun diye yapılmamış, yapıldıktan sonra olmuş. ve bir de her yerde rastladığımız hippimsi tipler var, olmaz olsundular. (iyi anlamda)

(bu Lisa'nın penceresi, çok fotografını isterseniz google a bakın derim, isorak'ın makinasıyla çıkmıştım dışarıya, oynattım, titrettim, pek olmadılar.)

bi de Bozcaada'da yemek pahalı diyenler kaç paraya doyabiliyo merak ettim. 6 liraya eşek gibi doyabiliyorsun, 3 liraya normal doyuyorsun, her gün rakı balık yapıcaksan Osmancık da pahalı. Marko Paşa dölü olsan yine para yetişmez.

bizim paşayla acık uzaktan akraba olsam her akşam Lisa'nın çikolatalı pastasını yiyip karadut likörünü içebilirim ama.

demek ki ben gezi yazısı yazamazmışım (yediğim içtiğim bana kalsın düstüruyla hareket edince içerik kısır kaldı), lubitelimle fotograflar çektim fakat daha filmleri banyolattırmadım, onlar için de bi post sallarım buralara.

muç muç

pisi pisi

kırmızı olan da babamın çalıştığı gemi, Ayazma'ya gittiğimizde kesiştik. tuborgçu amcanın dürbününnen ve en uzağı gösteren lensle asayişi kontrol ettik gemideki.