İnternet’e Bağlansalar Ne Yaparlardı?

alıntı bi yazı bu aslı burda; http://www.afilifilintalar.com/internete-baglansalar-ne-yaparlardi yeni yazı da eklicem de not defterinde duruyo hep yazdıklarım, biliyorum beni sabırsızlıkla bekleyen milyonlarca takipçim var asdfnng.
Dostoyevski
Facebook’ta beğendiği kızların resimlerinin altına uzun yorumlar girerdi. Tartışma gruplarına kimsenin sonuna kadar okumadığı coşkulu ve bazen sinirli mesajlar gönderirdi. Enerjisini hala boşaltamazsa “mirc”te sabahlardı.
Nietzsche
Muhtemelen porno sitelerinin bağımlısı olurdu. Ama her gece işi bittikten sonra bir daha girmeyeceğine söz verip bütün dosyaları ve tarayıcı cache’lerini silerdi. Yine de dikkatsizlik edip müzmin bekar evini ziyaret eden dostlarının hüzünlü bir merhametle farkına varacağı sanal ve somut izler bırakmış olurdu.
Oğuz Atay
8-10 ayrı blog oluşturup her birine farklı kimliklerle 10 yazar gücünde içerik girerdi. Okunmadığını sezdiğinde muhtemelen kendi yazılarına yorumlar yapar, forumlarda ve gruplarda bunlara link verirdi.
Tolstoy
Youtube ya da Vimeo’da kendi filmlerini paylaşmaya çalışırdı. Dosya boyutuyla ilgili limitlere takılacağı için sinirden saçını başını yolardı.
Goethe
Dünya’nın en çok okunan blog yazarlarından biri olmanın tadını çıkarırdı. Yeni yazılarını büyük bir törensellikle, okurlarına tenezzül edermiş gibi sunar, gelen övücü yorumlara böbürlenerek göz atardı.
Franz Schubert
Goethe’nin blog’una muhtemelen onun yazdıklarından çok daha ilgi çekici ama kalabalıkta kaybol an yorumlar girerdi. Müzik dinlerken başka bir şeyle uğraşmayacağı için Grooveshark ya da Last.fm ile yetinirdi.
William Faulkner
SecondLife’da kendi kasabasını kurar ve kimseyi içeri almazdı.
Cemil Meriç
Project Gutenberg’de yer alan tüm kitapları indirdikten sonra hepsini okuyana kadar bir daha İnternet’e girmezdi.
Flaubert
Harici diskler ve CD’lerden oluşan dev bir film ve müzik arşivine sahip olurdu. Bütün dosya paylaşım alemini dolaşır, bilgisayarını her gece yeni “download”lar için açık bırakırdı.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Yazılarını dergiye göndermek için arasıra İnternet’e girer, unuttuğu e-posta şifresini sık sık Mehmet Kaplan’a sorardı.
Özdemir Asaf
Türkiye’de Twitter’ı ilk kullanan insan olurdu.
Mevlana
En çok ziyaret edilen içerik sitelerinin birinin yöneticisi ya da sahibi olurdu. Belki Wikipedia gibi bir projeye öncülük ederdi. Katkıda bulunmak isteyen herkesle sabırla yazışırdı.
II. Abdülhamit
Youtube’u yasaklar ama jöntürklerin yüklediği video’ları izleyebilmek için kendi bilgisayarının DNS’leriyle oynardı. Ayrıca Facebook’ta “Profiline kim bakmış?” türü uygulamaların hayranı olurdu.
Tevfik Fikret
Başarısız bir e-dergi girişiminden sonra bir içerik portalinde web editörü olarak işe girerdi. İnsanların birbirine forward ettiği çarpıcı veya duygusal e-posta mesajlarının anonim yazarı olurdu.
Heidegger
UNIX tabanlı, komut ekranında çalışan ve sadece metin destekleyen bir tarayıcı kullanırdı. Dolayısıyla “mouse” denen merete hiç ihtiyacı kalmazdı. Modası geçmiş e-posta grupları dışında görünmezdi.
Kierkegaard
ICQ’dan yaş aralığı seçerek bulduğu kadınlara mesajlar atar, yanıt verenlere kendisini olmadığı biri gibi tanıtarak tepkilerini ölçerdi. Bu yöntemle etkili bir çapkınlık teorisi geliştirmesi de cabası…
Shakespeare
Windows Live, ICQ gibi anlık mesaj gönderme programlarını etkileyen bir virüs yazardı.
Cervantes
“Phishing” mesajlarıyla şifrelerini aldığı insanlardan büyük meblağlarda para çarptıktan sonra bir Akdeniz kasabasında yakayı eleverirdi. Kapatıldığı hapishanede başarısız bir bilgisayar programcısı olarak başladığı kariyerinin öyküsünü kullanarak bir “bestseller” yaratır ve geçmişte çarptıklarından daha çoğunu kazanmayı başarırdı.

2 yorum:

buraya bakarlar