Bahar geldiğinde bahçendeki erik çiçek açtıysa bu mutlu olmana yetmez, erikler olmadan karnın doymaz bi kere.
Bizim eriğin çiçeklerini yağmur yok etti, he, yok etti. O kadar şiddetliydi işte, bavulum ıslandı iki adım ötedeki otobüse gidene kadar, saçlarım da. Saçlarım Bursa’ya geldiğimizde ancak kurudu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesine girdik; çok yolcu vardı sanırım oraya gidicek, şoförden yolculara kıyak.
Hikaye yazıcaktım aslında ama çok sıkıştım hiçbir şey düşünemiyorum, hala yağmur yağıyo, “rahmet evladım rahmet, öyle deme.”
Bi kaç sene öncesine kadar ”Nicholas Cage in oynadığı tüm filmler güzel yaa” diye ortalıkta dolanırdım. Hayalet Sürücü aksiyonluydu, Eva Mendes vardı. Savaş Tanırısı’nda kapitalist dünyanın savaşları vardı ya, silah tüccarları kazansın diye ölen insanlar, eh etkilenmiştim. Kehanet de diycem başka da filmi gelmedi şimdi aklıma, bir zamanlar asra manşetti, şimdi 5 punto falan Cage benim için.
Cadılar Mevsimi ne lanet bir filmdi öyle; zorla sahne koymuşlar, acık da millet etkilensin diye Tanrı adına insan öldürenler falan. 5 dakikaya bir olay seyriyle devam etti film, kötü düşmanları da kahraman ekibimiz sırayla öldürdü; 10 kurt mu var, 5 kahraman, herkes 2 tane mesela.
Neyse Bursa Otogarına geldik, BURULAŞ ne lan?!
Bursada herşey öle. bukart falan. bursaray. busik. öf ne günlerdi iyi ki kaçmışım
YanıtlaSilBuski'yi vs biliyodum da otogarı yeni çevirmişler ya da tabelalar yeni asıldı.
YanıtlaSilBuskiyi de ben bilmiyodum meh. Daha iyiymiş:)
YanıtlaSil