hastane köşelerinde bi kepaze

poliklinik önünde emo mu punkçı mı ne olduğunu bilemediğim, sarı parlak montlu, bora uzer ayakkablı, dar pantolonlu, her yerinden bişeyler sarkan çocuk da vardı, diğer yaşlı teyzelerle birlikte. "aynısından kaynımda da var" muhabbetlerine katılmasa da bu tarz bi insanı hastanede görmek beni şaşırtmıştı. onların vitrin süsleri gibi olduğunu düşünürdüm, oyuncak bebekler de bizler. oyuncak bebekleri haşere çocuklar parçalar, anneleri tamir eder ya da yenisini alır ama vitrin süsleri bi kere hasar görürse çöpe gider, yerine yenisi gelir. sadece dekor değil miydi ya bunlar? meclis parkında oturup kolalarını içmeliydiler, hep beraber ortaya bozukluk atıp aldıkları ya da dostun önünde birbirlerine kocaman kulaklıklarıyla bişeyler dinletmeliydiler. belki bi tanesi yanıma bile gelirdi, birader o ayakkabıyı nerden aldın, ben internette gördüm ama hiç bi mağazada bulamadım diye.



hasta olmayı yakıştıramamıştım bu gence, acaba diğerleri de hasta oluyodu ama tebdili kıyafet yapıp öyle mi geliyolardı hastaneye, sonuçta onların da ailesi var, amcası var, onların yanına da bu şekilde gitmediklerini, enine çizgili sivitşörtlerini giydiklerini tahmin edebiliyodum, belki soner sarıkabadayı şarkılarını bile dinliyodurlar gittikleri kuzenlerinin evlerindeki televizyonda açık olan power turkten, yoksa tüm hayat greenday ile tokio hotel ile geçmez zaten.

bunları düşünürken döndü bana acaba morga nasıl gidebilirim dedi? suratımda şaşkın bi ifade vardı, kaslarımın her hareketinden bunu anlayabiliyodum, sanırım yine güvenlik görevlisine benzetilmiştim, buna şaşırmadım tabi, yıllardır uniformayla gittiğimden hastaneye, ben burda çalışmıyorumu yapıştırır olmuştum artık bu soruya ama "morg ne alaka lan?" dedim, sanırım buhranları çocuğu intihara sürüklücek de bana edebi bi yaklaşım ya da ad aktarması falan yaptı, sırtını çıkartmak gibi, morga gitmenin yolunu sordu. bana kalsa hap içseydi, hayallerle falan ölüyodur hağla intihar edenler, kimyasal sonuçta, tabi mide kramplarına yol açmayacağının garantisini veremem. 

"niye?" diye cevapladım, soruyla cevap vermiştim evet.
"kapısında fotograf çektireyim dedim yaa, hastaneye gelmişken, face e atarım." dedi.
"burda çalışmıyorum." dedim. "bu yüzden de bilmiyorum."

4 yorum:

  1. aynısı kaynımda da var ahaha.
    bora uzer kım la ben tanımıyorum.

    o çocukla karşılaşıp fotoğraf çekmek isterdim beraber. "face'e atardık"

    oy. kendimden soğudum bu yorumumda.

    YanıtlaSil
  2. aslında öyle bi çocuk yok, hayal dünyamdan kesitler okudunuz :) hastaneye de en son 10 nisanda trombosit vermeye gittim. bora uzer ise kardeşimin aynı ayakkabılarından istiyom diye ağzıma sıçtığı adam, kaç yer gezdik bulana kadar :)

    YanıtlaSil
  3. farketmez benim face hayallerim hala aklımda barınıyor ahahah
    o ayakkabılardan her yerde yok mu ki ya?

    YanıtlaSil
  4. biga da yoktu, istanbula gidince alırsın dedim, dinlemedi, çanakkale merkezde bulduk :)

    YanıtlaSil

buraya bakarlar