Abdulkerim ve Jack

iş bu saçmalıklar Türk Kamu Yönetimi dersinde yazılmıştır.


hava çok soğuk olduğundan okula erken gelmiştim, dışarda zibidi gibi gezmemin hastalıktan başka bi getirisi olmazdı. kantine uğradım, tahmin ettiğim gibi çok kalabalıktı, bizimkiler de çoktan dörtlüyü kurmuş batak çeviriyodu. amfiye gideyim de müzik dinlerim dedim, ayaktayken dinlemekten hoşlanmıyordum, kulaklıklarım düşecekmiş gibi geliyordu hep.


kapıdan girdiğimde en ön sıradan bi kafa kalktı, salakça güldü, sonra kafanın sahibi bebekler gibi kontrolsüzce kafasını salladı, ne demek istiyodu bunu yaparken hiç bi zaman anlamamıştım, benden tiksiniyo muydu? yoksa hayat sana güzel be falan mı demek istiyodu? bu kafanın sahibi her zaman orta seviyeli annelerin kendilerinden daha iyi durumda olacağını düşündüğü çocuklarına yakıştırdığı şekilde giyinirdi. Kerim, galiba Abdulkerim'di adı ama herkes onu Kerim diye çağırırdı.


üst basamaklara doğru çıkıp her zamanki yerime oturdum, medya oynatıcımı cebimden çıkardım, judas priest klasörü açıktı, değiştirmeye üşendim, dinlesem de olurdu hem, yeşil oklu tuşa bastım. 


Kerim ayağa kalktı, basamakları tırmandı, dışarıya bakmak için ayaklarınızın üstüne basmanızı gerektirecek kadar yüksekte olan pencerelere doğru elleri cebinde dikildi, o da birşeyler dinliyodu. tekrar önüme döndüm, Albert Camus'un Düşüş'ü önümde duruyodu. ben önüme dönünce Kerim'in de beni izlemeye koyulduğundan adım gibi emindim, hep böyle yapardı, bi çok kız arkadaşımız da bundan rahatsız olurdu hatta. otobüste okurken bi yer ilgimi çekmişti kitapta, onu kullanarak az Kerim'in aklını karıştırayım istedim, kulaklıklarımı çıkardım, o da hemen çıkardı, meğer konuşmaya dünden razıymış. biz psikoloji öğrencileri konuşmaya bayılırız ama genel konu olan Freud'u ben pek sevmem, bazıları ona hayrandır, tek ekolleri Freud'un tespitleridir, bazıları da onun sadece bi sapıktan ibaret olduğunu söyler.


"çin lokantalarına gitmeyi sevmiyorum Kerim, garsonlar hep mutlu, mutlu garsonlardan hazetmiyorum, verdiğim para boşa gidiyomuş gibi hissettiriyolar, garson mutsuz olmalı ki onu satın aldığımı düşüneyim. burda problem babamın etki altında bıraktığı çocukluğum mu yoksa kapitalizmin kölesi oluşum mu?" diye sordum.


sorum tam tahmin ettiğim gibi Kerim'i şaşırttı, "ben sadece Jack'e aldığım şeyi vermeye gelmiştim." dedi avucunun içindeki mavi taşlı kolyeyi göstererek "ve sanırım senin problemin çiğ yemeklerden hoşlanmaman, belki de bazı baharatlara alerjin vardır, bilemem." dedi. Jack benim üç sene önce Kilyos sahilinde bulduğum beyaz kedimdi.


"çok teşekkür ederim Abdulkerim, Jack buna bayılacak" dedim ve Kerim'in boynuna sarıldım, duygulanmıştım.

1 yorum:

buraya bakarlar