okuyorum ben, okumuyorum sanma

afilifilintalar diye bi site var, bilmeyen yoktur. ben nedense bu siteye karşı önyargılıydım, onca link atarlardı, bi girip okumazdım, hep şu fecri atici pezevenkler gibi gelirlerdi gözüme, meğer öylemiymiş, bir kitap okudum, görüşüm değişti; emrah serbes'in erken kaybedenler'i. adam yazmış, hemen hemen benim yazmaya çalıştığım gibi, sonra behzat ç yi okudum, dizinin de ilk bölümüymüş.
alper canıgüz de var dedi arkadaşım alper, oğullar ve rencide ruhları verdi, hayran kaldım, bu tam yazmaya çalıştığım gibiydi, absürt. beş yaşın en olgun çağ olduğunu savunan kitap. kurgu da vardı kitapta, ağzımı açık bırakan cümleler de, mesela;


*"cehennemde çiçeklendirme yapmayı düşünüyorum." diyo kitabın kahramanı, kendisine ileride ne olmayı planladığı sorulunca.


*"şahsiyetin ne kadar güçlü olursa olsun, kendinden bir metre daha uzun birine posta koymak komik kalıyordu." gitti çocuğun ağzından en baba gerçeklerden birini söyledi bize, güç kötülerdeyse s.ki tuttuk.


*korku ve gerilim filmlerinden bahsediyo burda; "bildiğiniz gibi bişeylerin olması için mutlaka müteşebbis ruhlu bir ahmağın kuralları çiğnemesi gerekir."


tarantino filmini çekmeli bu kitabın.


oğullar ve rencide ruhları bitirince gizliajansa başladım, otomatik alice i yatçağım zamanlara yakın, onu diğer zamanlarda, yavaş yavaş okuyorum, doğrusu yavaş okumaya çalışıyorum (yazım hatası bile buldum), sanırım okuduğum en güzel Türk kitabı, yine absürt bi tarz, harika cümleler, muhteşem tespitler. bazıları;




*"inşaat halinde bir bina düşün" dedim. "ve ben de kendimi onun çatısından aşağı atarak intihar etmeye karar vermiş olayım. eğer merdivenlerin parmaklıkları henüz inşaa edilmemişse, inan bana, basamakları apartman boşluğu tarafından değil, duvar tarafından tırmanırım. hiç kimse ölene kadar ölüme hazır değildir.


*borges ve kemalettin tuğcu’nun aynı kişi olduğunu öğrendiğimde hayatta bundan daha korkunç bir gerçekle karşılaşamayacağımı düşünmüştüm. heyhat, ne kadar da yanılmışım.

dünyanın şahsıma karşı kurulmuş bir komplo olduğuna dair inancımın en güçlü dönemleriydi. işsizdim, güçsüzdüm, çok fazla içki tüketiyordum ve galiba yapayalnızdım.

*ne de olsa ölüleri sevmek daha kolaydır. özellikle de dört-beş büyük biradan sonra.

*bi diyalog
+babanız sizi döver miydi?
-hayır biz çok modern bir aileydik babam beni dövmez rencide ederdi, herkesin içinde aşağılardı, kısmetse ben de çocuklarımı böyle modern yetiştireceğim.

bu kitabın filmini tim burton çeksin, johnny depp de musa olsun, sanemi de natalie avelon oynasın.

uzaylılar geçiyo be kitapta, daha ne olsun, albert camus dan etkileniyomuş bu adamlar, şu bitsin, albert camus dan bi kitap okucam, önerisi olan varsa söylesin. 40 fırın ekmek yiyip ben de bi alper canıgüz olmalıyım, son olarak kitabın başındaki biyografisini yazayım, çok hoşuma gitti o da;

*ALPER CANIGÜZ 1969 yılında İstanbul'da doğmuştur. okuma sevgisini babasına, yazma tutkusunu müzik kabiliyeti olmayışına borçuludur. (benim yazma tutkum var ise aynı sebepten, mızıkayı bile adamakıllı çalamıyom be!) kahkahalarla ağlatan ve hıçkırıklarla güldüren (oksimoron gibi olmuş, oksimoronlardan hazetmem alperciğim) kitapların yazarı olmak isteyen Canıgüz, politik açıdan kendisini narsizme yakın bulmaktadır. diğer romanları Tatlı Rüyalar / psiko-absürd romantik komedi (2000) ile Oğullar ve Rencide Ruhlar (2004) iletişim yayınları tarafından basılmıştır.

en azından ölmeden değeri anlaşılabilecek bi yazar olacak sanırım.

6 yorum:

  1. Kahkahalarla okuyorum abi, öyle böyle değil.

    YanıtlaSil
  2. ciceklendirme calismalarimi nerde yapmam gerektigine karar veremiyodum.

    YanıtlaSil
  3. Bulunduğun yerden başlasan da olur sen için.

    YanıtlaSil
  4. lan sen harbiden dogru yoldasin.

    YanıtlaSil

buraya bakarlar