sesli düşünmeyin

kutsal "kitaplarımın köşelerine dikkat et, tırnak aralarımı hep oralarda temizliyorum, pistirler. ağzına falan sokma diye söylüyorum. üstlerine çay dökme, kola da, hiç bi şey dökme, yazık. hadi saat 11 olmuş, ben yerleşeyim artık, kalkar şimdi. allahaısmarladık." dedi, sarıldık, biraz sonra da otobüsü kalktı. benim kaderim hep en sona kalan olmak, bir saat daha bekleyecektim, bi sigara yakıp camlara yanaştım, hemen sonra bi pmyo'lu, onları çantalarından anlıyorum, yanıma geldi "ateş var mı birader?" diye en dayı tavrıyla biricik çapalı, kırmızı beyaz clipperımı, koleksiyonumun en nadide parçasını istediğini beyan etti, uzattım, tam eline alacakken kıyamadım, kendim yaktım sigarasını. eşyalarımı çoğu zaman kıskanırım, bunun üzerine bir tahlilim var ama uzun uzun yazıp canınızı sıkmak istemem, eşyalar güzel işte. 
çocuk hemen yanıma dikildi, "şu çantamı ayak altından çekeyim." mırıldandı, belki de öyle demedi de ona benzer bi şey çıktı ağzından. belirli belirsiz gülüp kafamla onayladım, aslında bi fikrimin olmadığı her konuda yaptığım gibi. "şunun üstüne oturayım bi, yoruldum dikilmekten." dediğinde kesinlikle bana söylemediğini anladım, sesli düşünen o lanet tiplerdendi ve o an kesinlikle başkalarının zihnini duyarak yorulmaya niyetim yoktu, Allah karısına sabır versin. ben kim olduğumu söyledim ona ve susmasını ya da yanımdan uzaklaşmasını kibarca önerdim. hemen başladı, okulumda lise arkadaşı varmış, beraber hazırlanıyomuşlar, bu fazla puan yapınca diğer ikisini satmış, onlar seneye çalışmaya başlıcakmış ve onun da daha bir saat vakti varmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

buraya bakarlar