balık


sevdiceğim balığa gidelim diye tutturdu. neymiş? hava çok güzelmiş, karagöz mevsimi gelmiş, deniz kıçımızın dibindeymiş,

başkaları balık tutmak için nelere katlanıyomuş, ben ise onunla daha hiç balığa gitmemişim. haklıydı, güzel olurdu beraber balığa gitsek, tık tık vursa derya kuzuları, "a ha bu sefer geldi!" dediğinde birimiz, raks eden misinayı beraber çeksek, tuttuğumuz balıkları az sonra can vereceği deniz suyu dolu kovamıza koysak, akşam yemeğini de (gece bile olabilir, kim bilir kaçta dönerdik eve) ızgara balık, soğan belki bi kaç duble rakıyla yapsak. balık tutmaktan kaçmamın sebebi yemlik kurtlarla uğraşmaktan kaçmak değildi tabiki de ya da iskelede içenlerden çekinmem.

çok eskiye dayanıyo balık tutmakla aramın bozulması; daha kısa donlu bi veletken tüm yaz tatilimi iskelede geçirmiştim, her akşam eve leş gibi balık kokarak, şansım yaver giderse de 1-2 kilo çirozla bi kaç zargandan oluşan ganimetimle giderdi, kefal yakalamışlığım bile vardı. bi gün "babaaa babaaa beraber gidelim balığa" dedim, denizciydi ya belki bana işin püf noktalarını öğretirdi, hep kefal tutardım. gittik iskeleye, ben havalara uçuyorum, sabahtan akşama kadar bi başıma durduum yere babamla gitmiştim, görsündü ordaki büyükler benim de büyük hatta onlardan büyük babam vardı. her zamanki gibi en uzağa atmaya çalışıyodum oltamı, sanki iskelenin altında balık yokmuş gibi, babam "boşuna uğraşma öyle, burda da var aynı balıklar" dedi, aman Allahım ne kadar ustasıydı işin, kurşun misinayı dibime kadar getirdikten sonra tam bi profesyonel gibi dibimize saldım yemi yenileyip, hemen yokladı bişiler, daha sonra balık vurduğundan emin oldum, hızlı hızlı çektim yukarı doğru, kaç tane balık vardı acaba? 2 tane istavrit gördüm misinanın sonu yüzeye doğru gelirken, çok heyecanlanmıştım, işi erbabından öğrenmek böyle bişeydi herhalde. hemen çektim balıkları yukarı, hala iğneden balık çıkartırken telaşlanıyodum, deyusun oğulları uslu durmuyolardı ki, kıpır kıpır, ıslak olmalarından ötürü de kayganlar zati. o arada misinayı karıştırdım, üç günde bir yeni misina alan ben için gayet sıradan bi olaydı bu fakat babam bana çok bağırdı, şimdi ne dediğini bile hatırlamıyorum ama o zaman yerin dibine girmiştim, düşsem denize boğulsam da o kadar insan, arkadaşlarım bana bağırıldığını görmeseydi. son balık tuttuğum gün böyleydi, 20 sene geçti üstünden, son yakaladığım balıkları da ben değil anneannemin kedisi pındık yemişti.

"benim de canım balık istiyo, karagözler de tam ızgaralıktır." dedim, kardeşimin yanımıza geldiği zaman kullandığı oltalarını ve nevaleleri bagaja atıp iskeleye gittik, hiç de uslu durmuyodu deyusun oğulları...



1 yorum:

  1. yorum yapan olmamış üzüldüm bu durumuma ve bu yüzden burdayım.

    YanıtlaSil

buraya bakarlar