-öh içkilere bak, ne güzel duruyolar, insanın içesi geliyo.
+zıkkım iç.
rövanşı alma fırsatı bulmuşken kaçırmasına imkan yoktu ve kendini kazanmış hissediyordu, berabereydiler.
-sen şu kayığa gidiyon ya, bizim iş yerinde bi kadın var.
+ee
-onun da kocasının kardeşi var.
+dolandırmasana beya, söyle de iki bira alayım sonra, neşemiz yerine gelsin.
-tamam be köpek, adam gece balığa bakmak için güverteye çıkmış, o lambaların olduğu direk de o anda kırılmış, adamın karnından girip sırtından çıkmış.
+ne yani, bu yüzden balığa çıkmayem mi? böyle olcak diye mi korkuyon?
-he, çıkma. tatil yap biraz.
+anne seneye polis olcam, nerdeyse beni öldürmek isteyen 5 milyon insanla aynı ülkede yaşıyo olcam, belki 5 milyondan da fazladırlar, bilmiyom. senin korktuğun şeye bak. ne içiyon? ben carlsberg kutu alcam, sana fıçı efes?
- beck's al bana da, bi de tuzlu fıstık al bi küçük paket.
siyah poşete koydu büfedeki kız biraları, erkeğin eline en çok yakışan şeylerden birine, haliyle çocuk taşıyodu poşedi de. yürürlerken akülü araba süren bi kız geçti yanlarından. çocuk "şimdi şuna bi tekme atçan, gelişine, takla atıp yuvarlancak, ne güzel olur." dedi gülerek, annesi de "hasiktir ordan pezevenk, bi tane yap da seninkine vursunlar, o zaman göreyim götünü."