topla tüfekle uğraşırım

bu başlık şeyden geldi aklıma bi şarkı vardı, "topla tüfekle uğraşamam" diyodu vurgulu bi şekilde ama öle bi şarkıymış ki googleda bile rastlayamadım kendisine, bilinçaltım pek lanet işte, çıkıyo böle zıttırık şeyler.
neyse ben gene tabanca vurdum bugün ama o harika silah smith wessonlaydı, ne iyi bişey o ya; ne sekiyo, tepiyo derlerdi sarjorlulerden farkı yok, hedefi tutturma şeysi daha fazla bi de.


bi de fişekleri var ki nah bu kadar;



bi de normallere bakalım, ufak kalibrelilere;


peki bunlar sizin ne işinize yarıcak? hiç, sanki.
fakat ben buraya yazıp bişeyleri paylaşmanın verdii zevke erişmeliyim de mi?

çocuk gözünden Atatürk

çanakkaleden gelirken eskişehirde yan koltua çok bilmiş bi çocuk ve annesi oturdu, çocuk 3 yaşında falan.
çayyolunun oralarda ankaraya geldiimizi anlayınca sorular sormaya başladı.


-anne Atatürk'ü ne zaman görcez?
*yarın oğlum, bla bla
-anne Atatürk mü o? (armadaya poster asılmış)
*evet oğlum.
-anne Atatürk nerde?
*anıtkabirde oğlum, nerdeymiş söle bakayım?
-ben anktabır diyemiyom ki.
*Atatürk ne yapmış oğlum?
-armaan etmiş. bize armaan etmiş.
*neyi?
-armaan etmiş işte.
*anne Atatürk anıtkabirde yatıyo, canı sıkılınca bisiklet sürüyo di mi?
...

gidiyom

perşembe sabah geldim, pazar sabahı dönüyorum, kısa fakat beni rahatlatan bi tatildi, 1 gece leyla oldum, 1 gün evden çıkmadım falan filan, 3 hafta sora gelcem zati tekrar bu yüzden gitmeyi pek dert etmiyorum, 3 hafta ne ya boku bokuna gidiyorum bildiin, finallere bi uğrayıp döncem.

zamane çocukları

tabiki de bizim zamanımızda şöyleydi falan yazmıcam, daha dün çocuktum ben, tasolarım falan vardı, sadece başlık o olsun istedim.
dün gece ankaradan çanakkaleye gelirkene yanıma ilk defa başçavuş olup askerlikle ilgili tavsiyeler veren, yaşlı olup gençliği falan anlatan, benim gibi öğrenci olup süper bi insan olduğunu gösteren birisi oturmadı, 10-12 yaşında bi çocuk oturdu. annesine el sallıyodu aştiden çıkarken, hareketlerinden kendine güveninin çok fazla olduğunu gördüm, sanırım daha önce birçok otobüs yolculuğu yapmıştı, tek başına (ne diyon lan demeyin asıl anlatmak istediğim bu diil, çocuk cooldu falan işte, ufaktı hani ben de onun yaşındaykene gidiyodum oraya buraya fakat onun gibi raaht olamıyodum). sonra bu çocuk bi telefon çıkardı cebinden modelini bilmiyorum, bu demekki 6600 dan üst bi model, böle yanardönerli, ekranına parmaanla basıyon falan. sonra birilerini aradı, sanırım lapsekide yanına gittiği kişilerdi. telefonu geri koydu, yanındaki çantadan psp çıkardı ve adam tokatlamaya başladı street fighterımsı bi oyunda, kıskandım lan, 2. defa pspsi olan birini kıskandım, diğeri çitlembikti, ben de psp istiyorum. hem de çok istiyorum, çaktırmadan alem dicem ekstresi var bunun, yazı var, ispiyoncu kardeşi var falan.
not: resimdeki çocuk diil evet ama pspsi var :)

1 gün

cuma günü dışarı çıkçaam vakti iple çekiyodum, 1 haftanın verdiği sıkılmışlık vardı. tören faslı bitince çıktık dışarı, catherine zeta jonesun filmi çıkmış the ribaund, isorak güzel olduğunu duymuş, 2 bilet aldık. 1 saat vardı seansın başlamasına, sinemaya yakın olan orta dünya ya gittik, hem karabüyü içeriz diye. pek bi tuaf hislerle ayrıldık ordan sanki istenmeyen kişilerdik, sadece saçımız kısa, sakalımız yok diye olsa gerek, "ben de sözlük yazarıyım lan" diye bağırcaktım az kaldı çünkü biliyorum ki orası entellektüel! marjinal! sözlükçüllerin uğrak yeri. alıştık biz asker sanılmaya zaten. (aslında bu dışlanma şeysini çok uzun anlatıcaktım fakat gerek olmadığını düşündüm şimdi) sinema salonuna girdik, tahmin ettiğimiz gibi çiftlerden oluşan bi grup vardı, sadece çiftlerden. biz oturduk 2 sap, her zamanki gibi, bi de aşk filmiydi ya bu pek tuaf baktılar bize, dışlanma 2. neyseki bizden sonra 3 tane 2 li kız grubu girdi içeri, demekki tek sevgilisi olmayanlar biz diildik ( hi hi) ( bu arada yanıma oturan hanımefendi buralardaysanız bana ulaşabilirmisiniz, msn pls.) -spoiler içeri sanki buralar- film yine ketrinenin oynadığı aşk tarifi ile bizim ıssız adamın karması bişeydi, hatta son sahnede, restoranda karşılaştıklarında, seni hiç unutmadım falan gibisinden şeyler söylücekler diye düşündüm iç sesleriyle öyle olmadı fakat; yediler, içtiler, güldüler. film iyiydi, gidebilirsiniz böle güldürüyo falan da arada, hem istanbulda da çekilen kısımlar var be çok seviceksiniz :) http://i44.tinypic.com/bhymh5.jpg -spoiler bitti- film bitince acıkmış olduğumuzu farkettik, dışarda okumuşlar bilir bi yerden sonra herşeyden ıyk gelir, uzun süre düşündük sonunda demetevlere en bi güzel lahmaçları yemeye gittik, zamanımızın az olmasına rağmen, yedik biz afiyetle. metroya bindiğimizde 21.20 idi saat, son servisimiz 21.30da, yetişemicez gibi geldi, fazla ego falan aldık gölbaşına otobüsle gideriz diye. 21.35 te kızılaydaydık, ykmnin yanındaki mc ten dondurmalarımızı aldık, koşa koşa anıttepeye gittik, servis vardı fakat dolduğundan dolayı kalkıyodu, 7 kişi kalmıştı bizle birlikte, yeni otobüs geldi, yayıla yayıla gittik okula, hatta yolda hararet yaptı otobüs, başka bi otobüs gelip aldı bizi. okulda yoklanmak üzere sınıfa gittim, yoklamada uykusuzu okudum, fırat yok bu hafta bu hiç iyi bişi diil. sora da yatakhaneye gelip bu şeyleri yazdım, buraya geçirmekten vazgeçtiklerimle birlikte, kim bu yazıyı sonuna kadar okur bilmiyorum fakat yazdım işte, yazmak da saçma geliyo aslında, benim bi günümü okutmak istemem falan, her neyse işte öyle her askere benzeyeni dışlamayın, hatta askerleri bile dışlamayın; onlarında iyileri var.

son anayasa taslağı


aşağıda okucak olacağınız maddeler, bebek kafası'nın, uykusuzda yazdığı zımbırtıdan beğendiklerimden oluşmaktadır. ( copy-paste deil, alın teri. typo hataları vardı, düzelttim.)
madde 1: herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bişey anlatırken, onu dinlemekten ziyade, bitaz sonra anlatacağın konuyu düşünmek, bu düşüncenin coşkusuyla "lafını hemen bitirse de ben vursam davullara" diye kıpır kıpır huzursuzluk göstermek anayasal suçtur.
madde 3: başkent ankara'ya verdiği hasarla yetinmeyerek "fişi çekilmiş ankaraspor" vasıtasıyla tüm ülkeye zarar verne konusunda sınır tanımayan bay m.g. yi uzun bir dünya seyahatine zorlamak, diğer vatandaşlar için vazifedir.
madde 4: ya üniversitelere tüm öğrencilerin alınması ve ya türbanlılarla birlikte çakma sarışınların, askerden izinli gelmiş adam gibi aşırı kısa saçla gezen kısların ve postiş, kaynak vb. tıynetsizliklere yeltenenlerin de alınmaması konusunda ısrarlı davranmak anayasal sorumluluktur...
madde 6: "gelenekle modernizmi birleştirmek" bitsin... (bari lafı bitsin!)
madde 9: Türkiye Cumhuriyeti' nin başkenti kırıkkale değildir ve asla da olmayacaktır, bu yasa değiştirilemez.
madde 14: "beyaz eşya" kavramını irdelemek ve lütfen diğer renklere de bolca yer vermek estetik sorundur...
madde 18: "tutucu lolita" ile "hanım hanımcık" tabirinin aynı şey olup olmadığı gün aşırı tartışmak milli görevdir...
madde 20: yasama recep'e; yürütme tayyip'e; yargı ise erdoğana bağlıdır, aksi akla bile getirilemez...
madde 21: modadan cemil ipekçi, mizahtan salih memecan, müzikten adnan şenses sorumludur...
madde 23: hukuk karşısında herkes eşittir, hukukçular hariç... cübbeliler icraat düşmanıdır, cübbeli ahmet hariç... darbe teşebbüsü anayasal suçtur, teşebbüsü geçip darbeyi yapanlar hariç...

başımdan geçen gizemli bi olay

saat 04.50 idi, birden kalkmam gerektiğini hissettim, daha ne olduğunu farketmeden, yatağımın ucundaki kağıtları elime almıştım. kalem aradım deli gibi, en son dolaptaki gömleğimin cebindeki pilot kalem aklıma geldi, aldım. bir şeyler karalıyordum fakat ne olduğundan haberim yoktu, sanki dışardan bi güç çiziktirtiyodu bunları bana, hiç iyi şeyler çıkmadı ortaya, 2 tane katil vardı; birisi, elinde balyoz ve çekiç olan korsan/madenci kırması bişi, öbürü ise motorlu testere ile birisini kesen bir melekti.


işte çizdiğim şeyler de burda;







hehe nasılda kandırık attım, en birinci ben oldum, kendime 100 herkese 0 puan. nöbete kaldırdılar beni yine, 05.10 da uyandırılması gerekenler vardı, onları uyandırdım, baktım yoklama kağıdı var boş duruyo arkası, bi de kalemim var elimde, bişiler çizem istedim ama bi boka benzemediler, gece vakti katil matil nerden geldi aklıma bilmiyorum (belki onu gizemli güçler şeyetmiştir (: )







bu insan ne yapar, çarşı iznine çıkan askerden farkı nedir?


sabah 8 de kalktım, 10 da kızılaya giden servise bindim gölbaşındaki okulumdan. 10.30 da kızılaydaydık, aynı zamanda açık öğretim okuyan arkadaşımın sınavı bitmişti, bahçeliye gittik yanına, bi kafeye oturduk, patatezimizi neyin yedik (patates kızartması aslında özlenilen bişi siz bilmiyosunuz), biraz oturup; kızılaya gitme kararı alduk belki sinemaya gideriz diye, yolda sufle aldık ki almaz olaydık o maafetti beni, kışın böyle yapmazdı, 5 dk ile kaçtı o seans. yanımdaki arkadaşım saçlarını kestirmesi için berbere gitti ben o arada saçları benimki kadar kısa olan askerlerle dolu bi internet kafeye oturdum, 1 saat sonra arkadaşım geldi. karnımız acıkmıştı yine, sakarya daki adana kebapçısına gittik, çok güzel yapıyo orası, hem telwede içenleri izleyerek yemek yemek çok güzel. daha sonra düşündük bayağa bi ne yapsak diye, izmir caddesine gittik, 2mizde yakın zamanda ayakkabı alacağımızdan dolayı bi kaç yeri gezdik, her zamanki gibi aynı ayakkabılar raflardaydı. kahve içmeyi teklif ettim, kahve sevmediğini söyledi yanımdaki kişi (bundan sora yk o geç kaldım bu kısaltma için farkındayım), (insan nasıl kahve sevmez ya!!!), dedim soğuk bi şeyler içelim, ucuzuna kaçtık, beğendiğe gittik ve icetea aldık yanına lilapause ve çıkarken gördüğümüz sandeviçten (nası yazılıo o bilmiom), ehe ben durmam tabi sırf bardak veriyo diye nestle 16 lı sıcak çikolata şeysinden de aldım. neyse kocatepe camiinin önündeki parkta bu zımbırtıları götürdük, askerlerden tek eksiğimiz çekirdekti, icetea yerine kola tercih ediyo askerler daha uzun soluklu olsun diye sanırım. yapacak hiç bişi bulamayınca da daha önce hiç yapmadığım bişi yaptım, son servisle diil, önceki bi servisle döndüm okula. biliyorum yk kısaltmasını hiç kullanmadım :)